Oyun Terapisi
Oyun terapisi; çocuklarda görülen ruhsal problemlerin, davranış sorunlarının bu alanda eğitim alan uzman kişi tarafından oyun ve oyuncaklar aracılığıyla tedavi edilmesi, iyileştirilmesidir.
Oyun ve oyuncaklar aracılığı ile çocukların kendilerini ve ihtiyaçlarını ifade etmelerine yoğunlaşan özel terapi türüne “oyun terapisi” denir. Çocuklar kendi duyguları ve yaşadıkları olaylar hakkında yetişkinler gibi konuşamazlar. Aynı zamanda tecrübe ettikleri olayları yetişkinler gibi düşünerek anlamlı hale de getiremezler. Bu yüzden yetişkinler için uygulanan konuşma terapileri şekli çocuklara uygulanamaz. Ancak çocuklar için oyun, kendilerini ve tecrübelerini ifade etmenin en doğal yoludur. Çocuğun alışkın olduğu oyun ortamında, yaşadıklarını ve duygularını ifade etmesi daha kolay olur. Oyun terapistleri, çocuklar için güvenli bir ortam yaratmak üzere eğitim aldıkları için çocukları istedikleri gibi oynamaya cesaretlendirirler. Bu terapi sırasında, duygusal problemleri ifade etmelerine yardımcı olan çeşitli oyuncaklar kullanılır ve çocukların hayal güçleri esas alınır. Davranışlarını etkileyen kızgınlıklarını, korkularını, üzüntülerini, hayal kırıklıklarını anlayabilmek oyunlar sayesinde mümkün olur. Duygularını daha iyi tanımlarına ve anlamalarına, yaşadıkları dünya hakkında öğrenmelerine, zihinsel ve fiziksel becerilerini geliştirmelerine, etkili sosyal beceriler geliştirmelerine, problemli davranışlarının azalmasına, özgüvenlerinin artmasına, ilişkilerde güçlü
bağlar kurabilmelerine yardımcı olur.
Erken çocukluk özel eğitimi, yetersizliği olan veya gelişimsel açıdan risk grubunda olan çocukların ve ailelerinin gereksinimlerini karşılamak, yetersizliğin engele dönüşmesini önlemek ya da çocuğun yaşıtlarıyla gelişim farklılığını en aza indirmeyi hedefleyen bir alandır.
Neredeyse her çocuk, normal gelişim sürecinin bir parçası olarak korkular ve endişeler yaşamaktadır. Yaygın olarak görülen ve genellikle yaş ilerledikçe terk edilen korkular; karanlıktan, hayali yaratıklardan ve ebeveynlerinden ayrılmaktan korkmaktır. Klinik tabloda bir kaygı görülebilmesi için çocukların işlevselliklerinin bozulması gerekmektedir. Gerçekçi olmayan çocukluk korkularının çoğu zamanla yok olsa da en kaygılı yetişkinlerin kaygılarının kökenlerini çocukluklarına dayandırdıkları bilinir. Ayrılık kaygısı bozukluğunun üzerinde duracak olursak hepimizin bildiği üzere ebeveynlerden ayrılmayla başlar. Bu bozuklukta çocuk ebeveynlerinden uzaktayken ebeveynlerinin veya kendisinin zarar göreceğine inanmaktadır ve ebeveynlerinin peşinden ayrılmamaktadır. Genelde ilk kez okula başlayan çocuklarda görülür. Çocuklarda ve ergenlerde görülen bir diğer kaygı bozukluğu sosyal kaygı bozukluğudur. Çoğu sınıfta sessiz ve utangaç en az bir öğrenci bulunmaktadır. Genellikle bu çocuklar genç ya da yaşlı bütün yabancıları göz ardı ederek yalnızca aile bireyleriyle veya tanıdık akranlarıyla oynarlar. Çocuklarda kaygı bozuklukları çoğu zaman olgunlaşmayla ortadan kalkmaktadır ancak şiddetli olduğu durumlarda bilişsel davranışçı tedavisi ve oyun terapileri işe yaramaktadır.
Davranım bozukluğu tanısının konabilmesi için belirtilerin, çocuk ve ergenler arasında yaygın olan yaramaz çocuk nitelemesinden öteye giderek daha sık ve şiddetli olması gerekmektedir. Bu belirtiler; saldırganlığı ve insanlara veya hayvanlara karşı zalim olmayı, mala zarar vermeyi, yalan söylemeyi ve hırsızlık yapmayı içermektedir. Bu tür davranışları yapan çocuklarda duyarsızlık ve kötü niyetlilik görülür ve bu çocuklar davranışlarından dolayı pişmanlık hissetmezler. DB, genellikle okullarda arkadaşlara, öğretmenlere ve kurallara ayrıca ebeveynlere, akranlara ve yargı sistemine karşı hangi dışsallaştırma davranışlarının uygun olmayan davranışlar olarak tanımlanacağı ile belirtilmektedir. Davranım bozukluğu olan çocuklarda kaygı ve depresyon yaygın olarak görülmektedir. Davranım bozukluğunun sebebini açıklamak için yapılan çalışmalar nöropsikolojik eksiklikleri göstermektedir. Bu eksiklikler; düşük sözel beceriler, yönetici işleyişte (öngörülebilme, planlama, özdenetim ve problem çözebilme) zorluklar ve bellek sorunlarıdır. Tedavi yöntemleri arasında aile müdahaleleri ve çoklu sistem tedavisi yer alır.
Yetişkin terapisi, problem odaklı olarak danışan ve danışman arasındaki güvene dayalı etik kurallar çerçevesinde gerçekleştirilen bireysel görüşmelerdir. Terapinin gerçekleşmesi için 2 ana sebepten birinin olması gerekmektedir. Bunlardan birincisi kişinin işlevselliğinin yitirileceği patolojik bir sıkıntıyla karşı karşıya kalmış olması ve ikincisi kişinin kendi gelişimini yeterli bulmaması sonucunda kendi gelişimini üst seviyelere taşımak istemesidir. Bireylerin kendini daha iyi tanıması, güçlü ve zayıf yönlerini, olumlu ve olumsuz duygularını fark etmesi, yanlış ve olumsuz duygu, düşünce ve davranışlarını kontrol etmesi ve yaşadığı sorunları aşabilmesi için terapist ile birlikte yürüttüğü yeniden tanıma, anlama ve tedavi sürecidir.
Bireyler anne karnından çıktığından itibaren sergiledikleri davranışlarından geri bildirim alırlar. Bunların bir kısmı olumlu, bir kısmı da olumsuz geri bildirimlerdir. Olumlu geri bildirim alan kişiler mutlu, başarılı ve yüksek özgüvene sahipken, olumsuz geri bildirimlere sıkça uğramış kişilerde yetersizlik duygusu ve özgüven eksikliği belirtileri gözlenmektedir.
Düşük Özgüven Belirtileri;
- Bir konuda fikrini söyleyememe
- Sıkça destek alma isteği
- Utangaçlık, çekingenlik ve içe kapanıklık
- Hayır demede çekingenlik
- Küçük düşeceğine inanç
- Kendini değersiz ve yetersiz görme
Dislektik bireylerin akademikte yaşadığı başarısızlık aile, öğretmen ve arkadaşlarından sıkça olumsuz eleştiriye maruz kalmasıyla kendilerini yetersiz hissedebilmektedirler.